11 Ağustos 2018 Cumartesi

YERALTI


YERALTINDAN NOTLAR HAKKINDA      
   

             GİRİŞ

            Romanın ortaya çıkışı Avrupa’nın Rönesans’la yaşadığı büyük dönüşümle yakından ilgilidir. Bu dönüşüm, feodal dönemdeki sınıf yapısının yarattığı, toplumda içten içe başlayan bir değişimi ve burjuvazinin ortaya çıkışını içerir. Burjuvazinin yükseliş nedenleri romanın felsefesinin oluşumunda etkili olmuştur.
            Roman, yeni dünya düzeninin, bilgiyle donanmış, görünen gerçekliğin dışında olanı şüpheyle karşılayan insanın bir birey olarak kendi başına kalışından kendini dışa vurmanın yolu ve biçimi olmuştur.[1]
            Romanın altın çağı olarak kabul edilen 19. yüzyıla damgasını vuran büyük isimlerden biri de şüphesiz Dostoyevski’dir. 1821-1881 yılları arasında yaşayan Dostoyevski, felsefe ve psikolojiye olan katkılarının yanında Varoluşçuluk düşüncesinin de öncüsü sayılmıştır. İnsanın gizli kalmış yönlerini, kendi halkından yola çıkarak evrensel değerler çerçevesinde inceler. Yazarın Sibirya’ya sürgün olarak gönderilmesinin sonucu olarak fikirlerinde, dolayısıyla edebi görüşünde büyük değişiklikler olmuştur. Din ve ahlaki açıdan yaşadığı büyük dönüşümler, onun romanlarında yankısını bulur.
            Stefan Zweig, Dostoyevski için; Kim kendini tanıyorsa onu da iyi tanıyordur[2], der. 1844’te İnsancıklar romanıyla edebiyat çevrelerinde tanınmaya başlar. Dönemin ünlü eleştirmeni Belinski, Gogol’ü de geçecek… Bundan önceki bütün edebiyatı gölgede bırakacak bir dehayla karşı karşıyayız. Sözleriyle Dostoyevski’nin büyük başarısını öngörmüştür.
            Dostoyevski’nin romanlarındaki olayların meydana geldiği mekânlar kendi aralarında çatışmalı ve gerilimli iki düzlemden oluşmaktadır. Bu çatışma halinde olan mekânlardan biri “yeraltı” diğeri ise kimi durumlarda yeraltına kaynaklık eden ama gerçekte ona karşıt, boşluktan ziyade dolulukla yüklü olan “şölen” alanıdır. Şunu da belirtmek gerekir ki yeraltının çatışma halinde olduğu karşıt mekânla olan sınırları birbirinden kesin çizgilerle ayrılamamaktadır. Dostoyevski’nin romanlarında hor görülen, aşağılanan ve ezilen sıradan insanların kendilerine kötü davranan ya da kendilerini yok sayan insanlardan uzaklaşıp çekildiği bu köşe, karanlık ve puslu, havasız ve basık, son derece pis, kiralık odalardır. Rutubetli ve mezardan farksız bu izbe odalarda kanayan yaralarını dindirmeye çalışan bu insanların yaraları sonuna kadar mağrur oluşlarıyla ilişkilidir.[3]

                  Yeraltından Notlar Üzerine Bir Tahlil Denemesi

            1864 yılında yayımlanan roman şekil itibariyle iki ana bölümden oluşur. Yeraltı adlı ilk bölümde, kırk yıl “yeraltı” adını verdiği evinde, kendi evreninde yaşayan ana karakterin fikirleri derinlemesine açıklanır. Bu ana bölüm de kendi içerisinde on bir alt bölüme ayrılır. Bu alt bölümlerin sayfa sayıları hemen hemen birbirine eşittir. Kitabın ikinci ana bölümü ise, Sulusepkene Dair adını taşır. Yer altı adamının kendi dünyasına kapanmadan önce yaşadığı bazı olayların anlatıldığı bu bölüm ise on alt bölüme ayrılır. Alt bölümler sayfa sayıları bakımından belirgin farklılıklar göstermez. Ana bölümlerin sayfa sayılarına bakıldığında, ilk bölüm olan Yeraltı’nın kırk bir sayfa, Sulusepkene Dair adlı bölümün ise doksan dört sayfa olduğu görülür. Fikir ağırlıklı ilk bölüm, olay ağırlıklı ikinci bölümün yarısından daha azdır. Yeraltı bölümünün girişinde, yazarın aşağıdaki notu önem taşır,
            Gerek “Notlar” yazarının, gerek “Notlar”ın tamamen hayal mahsulü olduğu şüphesizdir. Bununla beraber, çevremizdeki insanlar üzerinde biraz düşünülürse, bu notların yazarı gibi şahısların aramızda bulunmasının yalnız mümkün değil, muhakkak olduğu anlaşılır. Ben sadece pek yakın bir zamanın sıradan bir tipini daha açık olarak kamu huzuruna çıkarmak istedim. Bu, henüz hayatta olan kuşağın tiplerinden biridir. “Yeraltı” adı verilen bölümde bu şahıs kendisini, fikirlerini tanıtırken, neden muhitimizde yer aldığını ve bunun neden kaçınılmaz olduğunu açıklamak ister gibidir. İkinci bölümdeyse, bu şahsın hayatına ait bazı olayları anlatan gerçek “Notlar” yer almaktadır. Fyodor Dostoyevski[4]
            Sulusepkene Dair isimli ikinci ana bölümün girişinde ise, N. A. Nekrasov’un bir şiirinden yapılmış bir alıntı vardır. Ruh, kötülük ve vicdan kavramlarının yoğunlukta olduğu şiir, romanın sonuyla da yakından ilişkilidir.
            Romanda, sebep-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlanmış olayların bütününe olay örgüsü denir. Forster’a göre, romanı roman yapan, kişilerin gizli duygu ve düşüncelerini de ele alabilmesidir.[5] Yeraltından Notlar’da da ilk bölüm tamamen, merkezi şahsın kişisel fikirlerini içerir. Toplum ve insanlara dair düşünceleri, hisleri ve özel yaşamıyla şahsın tanıtıldığı bu bölümde herhangi bir olay bulunmaz. Esasında, birinci ana bölüm ikinciyi kapsar niteliktedir. Çünkü kahraman, kendinden bahsettikten sonra daha önce yaşadığı bazı olayları bu bölümde anlatır. Dolayısıyla, ikinci bölümün hemen hemen hepsi bir çerçeve hikâye özelliği taşımaktadır. Olay örgüsüne bakıldığında, üç belirleyici olay göze çarpar. Bunlardan biri, diğerlerinden bağımsız olup yer altı adamının yirmi dört yaşındayken başından geçen bir olaydır. Diğer ikisi ise, birbiriyle bağlantılıdır. Yeraltı adamının hastalıklı gururu ve aşağılanmışlık hissiyle bağıntılı olan ilk olay kahramanın bir subaya her karşılaştıklarında yol vermesiyle başlar. Bu durumu kendi zihninde büyütüp bir hakaret boyutuna taşıyan yeraltı adamı yaklaşık iki sene boyunca söz konusu subaydan intikam almaya çalışır. İkinci olay, yer altı adamının arkadaş çevresiyle alakalıdır. Arkadaşlarından nefret etmesine rağmen, küçük görüldüğünü bildiği için onlarla birlikte bir kutlamaya katılarak elinden geldiğince kendine göre intikam almaya çalışır. Üçüncü olay, buna bağlantılı olarak, yer altı adamının arkadaşlarıyla birlikte gittiği yemekten sonra, onları takip etmek için gittiği bir randevu evinde tanıştığı Liza’yla olan ilişkisidir. Kahraman, Liza’yı kendinden küçük gördüğü için, diğer insanlara olan nefretinin acısını ondan çıkarmaya çalışır.
            Öykü, “olayların zaman sırasına göre düzenlenerek” anlatılmasıdır. Olay örgüsü de olaylar üstüne kurulur, ancak burada üstünde durulan nokta, olaylar arasındaki neden sonuç ilişkisidir.[6]
            Bu durumda, ikinci ana bölümdeki öykünün, birinci ana bölüme neden olduğu söylenebilir. Sulusepkene Dair kahramanın mizacını belirleyen olayların birkaçını ihtiva eden bölümdür. Bu olaylar, kahramanın yeraltına bir daha çıkmamak üzere kendini kapatmasının nedenleridir.
            Romanın ana karakteri, elbette ki, yeraltı adamıdır. Romanda adı geçmeyen karakter, Dostoyevski’nin yaratmış olduğu bir anti-kahraman özelliği taşır. Kendini, kötü, suratsız, eğitimli, karaciğer hastası, inatçı, kırk yaşında, yirmi yıldır hasta olan eski bir memur sıfatlarıyla tanımlar. Ana karakter, kabadır, kaba olmaktan zevk alır. Petersburg’da yaşar. Kitabın ikinci ana bölümünün son ara bölümünde yeraltı adamı vasıtasıyla kahramanın niteliği açıklanır;
            Yani bu, edebi bir eserden ziyade günahlarımın kefaretini ödemek oldu. Bir köşeye çekilip ahlak bozukluğumla bütün bir ömrü nasıl heba ettiğimi, kötücül, boş gururum yüzünden yaşayan âlemle her türlü bağı keserek nasıl yeraltına çekildiğimi uzun bir öykü gibi anlatmanın hiçbir ilginç yanı yok elbette; hem romanda bir kahraman olmalıdır, halbuki benimkinde bir kahramanın tersi olan ne kadar özellik varsa kasten bir antikahramanda toplanmış.[7]
            Metindeki ikinci önemli karakter ise, yeraltı adamının öfkesini yöneltebildiği tek kişi olması yönüyle Liza’dır. Genç bir fahişe olan Liza, yeraltı adamıyla tanıştıktan sonra, onun sözlerine inanarak, yaşadığı hayattan kurtulabileceğine inanır.
             Metindeki diğer kişiler, yer altı adamının nefretinin büyük bir kısmını üzerlerinde toplayan uşağı Apollon ve eski okul arkadaşı Zverkov’dur. Simonov, Ferfiçkin ve Trudolyubov ise, geri plandaki kişiler olarak metinde yer alır.
            Yeraltından Notlar, 1864 yılında, Epoha (Çağ) dergisinin Ocak, Şubat, Nisan sayılarında yayımlanmıştır. Metinde reel zaman 1864 yılıdır. Bu tarihte romanın ana karakteri kırk yaşındadır. Kitabın tamamında bu tarihten söz etmek yanlış olmaz. Romanın ikinci bölümündeyse, geçmişe gidilir. Sulusepkene Ait adlı ana bölümün ilk ara bölümünde yer altı adamı yirmi dört yaşındadır. Aynı bölümün sonunda aradan iki sene daha geçmiş ve karakter yirmi altı yaşına gelmiştir. Yani ikinci bölümde yer alan olaylar 1848 yılında başlar, aradan iki sene geçer. Birinci ara bölümden sonra ise zamana dair herhangi bir ipucu görülmez. Yer altı adamının arkadaşlarıyla buluştuğu zamanın okuldan mezun olduktan üç sene sonra olduğu söylenir. Bunun dışında, yer altı adamının arkadaşlarıyla buluştuğu ve Liza’yla tanıştığı geceden sonra en az üç gün geçer.
            Romanda geniş mekân Petersburg’dur. Bunun en önemli sebebi, Dostoyevski’nin birçok romanında olduğu gibi, bu romanda da moderniteye ve batıya bakış açısıdır. Batılılaşma ve modernitenin Rusya’daki en somut temsili Petersburg’dur. Rusya’nın batılılaşmasına karşı bir yazar olan Dostoyevski, bu romanda da mekân olarak, yapay bir kent olan Petersburg’u seçer. Dar mekânlar, elbette ki yeraltı adamının evi, arkadaşı Simonov’un evi, arkadaşlarıyla gittikleri restorant ve Liza ile tanıştığı randevu evidir. Mekân seçimi, Dostoyevski’de ruh durumuyla oldukça ilintilidir. Bu romanda da yeraltı adamının karanlık ve kötücül mizacıyla ilişkili olan dar, kasvetli ve karanlık mekânlar tercih edilmiştir.
            Romanda birinci tekil kişi anlatımı kullanılır. Anlatılan her şey, yeraltı adamının okuyucuya söyledikleridir. Olaylara ve dünyaya onun bakış açısından bakılır. Birinci bölümde, kahraman düşüncelerini, ikinci bölümde ise bu düşüncelerle ilişkili olarak başından geçenleri anlatır. Metin bu yönüyle otobiyografik özellikler taşımaktadır. Ayrıca, metinde iç monolog tekniğinin de kullanıldığını söylemek yanlış olmaz. Ana karakter her ne kadar okuyuculara hitap etse de notları kendi için, kendi günahının kefaretini ödemek için yazar. Okuyuculara hitap, sadece üslup özelliğidir. Zihnindekileri kâğıda döker. Zaman zaman yazdığı bir cümleden vazgeçer, onu düzeltir ya da ayrıntılı olarak açıklar.

               SONUÇ

            Dostoyevski klasik romanın en büyük ve önemli isimlerinden biri olup, modern romana da kaynaklık etmiştir. Yeraltından Notlar, reel dünyadan kendini soyutlamış, bunu huzurlu olmak için bir kurtuluş saymış bir adamın iç çatışmalarını, dünyadaki yerini ve hezeyanlarını anlatırken; 19. yüzyıl Rus aydınına, moderniyete, batı hayranlığına büyük eleştiriler getirir.
            Yeraltından Notlar, Dostoyevski’nin en büyük yapıtlarına fikir yönüyle ışık tutmuş, kaynaklık etmiştir. Diğer romanlarında işlediği felsefi, psikolojik temelli konuların Notlar’da yoğun olarak işlenmiştir. Dostoyevski’nin romanları her ne kadar klasik olarak kabul edilse de modern edebiyata önemli katkılar sağladığı, kapılar açtığı muhakkaktır. Bu romanda da felsefe, özgür irade, kötülük, bireyin yalnızlaşması ve yabancılaşması derinden işlenir. Varoluşçuluk düşüncesine ve bu felsefenin temellendirdiği edebiyata çok önemli veriler sağlamıştır. Albert Camus başta olmak üzere, birçok varoluşçu edebiyatçıyı ve düşünürü etkileyen bu kısa roman, Dostoyevski’nin yaşamından da izler taşır. Onun bu romanı, kırk yaşındayken yazdığı da bilinmektedir.
            Büyük gururu ve aşağılanmışlık hissinin bir bünyede var olmasının doğal neticesi olarak yeraltı adamı, tüm insanlıktan, özellikle kendinden nefret eder. Böylece, kimseye tahammül etmek zorunda kalmadığı, kendi dünyasına, yeraltına çekilir.
            Yeraltından Notlar’da dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise, modernite eleştirisine bağlı olarak gelişen insanın rasyonel bir varlığa dönüştürülmesinin saçmalığıdır. Dostoyevski, bilimsel verilerin kesinliğinin ve aklın insanın özgürlüğüne müdahale ettiği görüşündedir. Eğer her şey bilime indirgenirse, insanın özgürlüğünden söz edilemez.



DİPNOTLAR

[1] Nihayet Arslan, Türk Romanının Oluşumu: Dış Gerçeklik Açısından Bir İnceleme, Phoenix Yayınevi, Ankara 2007, s.17.
[2] Stefan Zweig, Üç Büyük Usta Balzac-Dickens-Dostoyevski, Çev. Nafer Ermiş, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 11. Basım, İstanbul 2012, s.86.
[3] Nietzche ve Dostoyevski’de İnsan Problemleri
[4] Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Yeraltından Notlar, Çev. Nihal Yalaza Taluy, 8. Basım, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2013, s.1.
[5] E. M. Forster, Roman Sanatı, Çev. Ünal Aytür, Milenyum Yayınları, İstanbul 2014.
[6] Forster, a.g.e, s.25.
[7] Dostoyevski, a.g.e, s.138.



KAYNAKÇA
1. BAHTİN, Mihail Mihailoviç, Dostoyevski Poetikasının Sorunları, Çev. Cem Soydemir, Metis Yayınları, İstanbul 2004.
2. DOSTOYEVSKİ, Fyodor Mihayloviç, Yeraltından Notlar, Çev. Nihal Yalaza Taluy, 8. Basım, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2013.
3. FORSTER, E. M, Roman Sanatı, Çev. Ünal Aytür, Milenyum Yayınları, İstanbul 2014.
4. ZWEIG, Stefan, Üç Büyük Usta Balzac-Dickens-Dostoyevski, Çev. Nafer Ermiş, 11. Basım, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2012.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

YERALTI

YERALTINDAN NOTLAR HAKKINDA                        GİRİŞ             Romanın ortaya çıkışı Avrupa’nın Rönesans’la yaşadığı bü...