26 Temmuz 2018 Perşembe

Sahnenin Dışındaki Cemal



 "Sahnenin Dışındakiler" Romanının İncelemesi


“sen de gittin gelmeyecek şeylerin dünyasına gömüldün; 

bir daha dönmen, güneşi görmen imkânsızdır.” 

Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler 

Anadolu’da süren Kurtuluş Savaşı ve İstanbul’daki halkın farklı kesimlerinden insanlarının farklılaşan hayatları ve bu mücadeleye olan duruşlarını işleyen roman, 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde tefrika edildikten sonra 1973 yılında kitap olarak yayımlanmıştır. Tanpınar söyleminin ayrılmaz parçaları olan detaylı karakter analizleri ve mukayeseli görüşler romanda önemli yer tutar. Millî Mücadele dönemi İstanbul’u, başkarakter Cemal’in bakış açısıyla yansıtılır. Siyasi meselelerin oldukça önemli yer tuttuğu bir dönem romanı denilebilir Sahnenin Dışındakiler için. Romanın akışına katkıda bulunan kişiler “sahnenin dışında”, yani İstanbul’dadır. Sahne ise Anadolu’dur.  

Millî Mücadelenin farklı cephelerden görünümleriyle anlatıldığı romanın en önemli karakteri Cemal’dir. Olaylar, onun bakış açısından, yazdıklarından öğrenilir. Cemal, Tanpınar’ın romanlarındaki birçok karakter gibi “eşik”tedir. Kararsız, olayların akışına kapılıp giden, pişmanlıklar yaşayan, tam da bu yüzden gerçek ve içimizden biridir. Onun bu karakterini açığa çıkaran kişi de romanın öne çıkan karakterlerinden Sabiha’dır. Sabiha, Cemal’in aksine, olaylara hâkim olmak isteyen, ne istediğini bilen ve harekete geçmekten çekinmeyen bir karakter olarak görülür. Cemal, çevresine itaat eden, hayatına sahip olmadığını hissettiren duruşunu hayalinde eleştirirken, “Hiç kendini denemeyecek misin? Ne olduğunu, kim olduğunu öğrenmeden mi öleceksin?”1 sorusunu Sabiha’nın, kendine yönelttiğini düşünür. Millî Mücadele döneminde geçen romanda, Cemal’in bu mücadelenin içinde bulunması da tam anlamıyla kendi rızasıyla olmaz. O, yakınlarının, özellikle İhsan’ın yönlendirmeleriyle kendini bir oluşumun içinde bulur. Anadolu’ya gitmeyişinin sebebi zayıf bünyesi olan Cemal’in İstanbul’a gelişinin nedeni ise Tıp Fakültesi’ne başlayacak olmasıdır. Fakat Cemal; İhsan ve mücadelenin öne çıkan isimleriyle birlikte kendini birçok olayın içinde bulur. Cemal’in İhsan’la olan münasebeti de hayli ilginçtir. Cemal, kendine onu model alır. Hatta âşık olduğu Sabiha’yı kendinin değil de İhsan’ın hak ettiğini düşünür. Hayatta pasif olduğunu kendi kendine itiraf etmekten çekinmeyen bir karakterdir Cemal: “Ben bütün ömrüm boyunca proje kurmuş, tasarlamış, onların vücut bulma hayalleriyle yaşamış bir adamım.”
Cemal’in zamana ve geçmişe bakışı da onun karakteri hakkında ipuçları verir. Geçmişe bugünden baktığı için, onu çok daha etkileyici bulur. Çünkü, geçmiş kaybedilmiştir. Onun geri dönüşü yoktur. Romanda da geçmiş zamana dair hikayeler anlatan insanları dinlemekten büyük zevk aldığı görülen Cemal’in şahsında yazar, zamanı eşya üzerinden somutlaştırır, hatta kişileştirir. Buna en önemli örnek, Elagöz Mehmet Efendi Camii’dir. Caminin halini gören Cemal, zamanın soyut tahribatının cami üzerinde müşahhaslaştığına şahit olur: “Yalnız bir şeye müteessir oldum. Evimizin karşısındaki Elagöz Mehmetefendi Camii de beraberce yok olmuş. Bu cami on yedinci asır başında yapılmış çok şirin bir eserdi. Fakat ayakta kalması, yıkılmaması için hiçbir gayrette bulunmadığıma göre bu teessürümden fazla bahsetmeğe hakkım yok.”3  

Cemal’in tarihe bakışı ise objektif denebilecek kadar eleştireldir. Altı yüz yıllık bir mazinin, bazı hataları telafi edemeyeceğinin farkındadır. Hadiselerin eşyada bıraktığı etkiler üzerinden yola çıkar, tarihe bakarken. Gelmeyecek şeylerin arkasından yas tutmak ona gizli bir haz verir gibidir. Sabiha’nın annesi Sündüs Hanım’da bu fikirlerin yansımasını görürüz. Sündüs Hanım’ın maziyi özleyişi, onun daha iyi, güzel oluşundan değildir. Geçmiş, şimdiki hayatından daha kötü olsaydı da Sündüs Hanım mutlu olamayacaktı. O sürekli mazi ile hal’i mukayese edecekti. Cemal de Sündüs Hanım’daki bu durumu bildiğinden ona sempati duyar.  

Anadolu’da Millî Mücadele için savaşan insanları da Alaiyeli Ahmet’in bünyesinde birleştirir Tanpınar. Alaiyeli Ahmet, Cemal’in çok etkilendiği, yaşadığı türlü felaketlere rağmen hayata umutla bakabilen biridir. Cemal’in kendine model aldığı kişilerden biri İhsan ise diğeri Alaiyeli Ahmet olmalıdır.  

Romanda, Cemal’in içinde bulunduğu olayları yazdığı söylenir. Hadiseleri naklederken, ileride yaşanacakları da okuyucuya aktarır karakter. Zamana sahip olmaya çalıştığı izlenimini bırakır bu durum. Fakat, aynı zamanda, zaman karşısında hiçbir şansı olmadığının da bilincindedir Cemal: “Fakat birdenbire gecenin sessizliğini saat sesleri yıktılar. Evin hemen her tarafından zaman kendini ilân ediyordu. Beyhudedir, diyordu, bütün bu ıstıraplar, unutmalar ve hatırlamalar, ben varken hepsi beyhudedir!”4

Cemal’in hem sosyal hem ferdi anlamda sahnenin dışında olduğu söylenebilir. Sosyal manada, Millî Mücadele’ye fiilen katılmadığı, İstanbul’daki olaylarda da kısmen edilgen kaldığı için; ferdî olaraksa birey olma macerasında hem ikilemde bulunduğu hem de “kendi hayatına istikamet verecek bir fikri”5 bulamadığı için sahnenin dışındaki en önemli karakterdir. Sabiha’ya olan aşkı için de bir eylemde bulunmaz Cemal. Ailesi mahalleden ayrılırken, babası onu yatılı mektebe yazdırmayı teklif eder. Ama Cemal bunu kabul etmez ve Sabiha’yı büyük bir kalp kırıklığıyla ardında bırakır. Sabiha, Cemal’deki bu edilgenliği çok önce anlamıştır. “Sizler, arkasından ağlamak için seversiniz?” der Cemal’e, onun gitme ihtimali yokken. Cemal ise bu cümlenin ne demek olduğunu Sabiha’yı gerçekten kaybettiğinde ve onu kazanmak için bir şey yapamadığında idrak eder.  

Cemal’in Millî Mücadele taraftarı sesi, İhsan’da duyulur. Cemal de İhsan gibi net fikirlere ve fikirlerinin uygulama gücüne sahip olmak ister ama her zaman “seyirci” kalacağının da farkındadır. Siyasi fikirler, Cemal’in objektif tutumu sayesinde mukayeseli olarak okuyucuya sunulur. Bir tarafta halkın İstanbul hükümetine olan vefası söz konusudur: Altı asırlık bir mazi. Diğer tarafta da düşman işgaline direnen, pasif bırakılmış hükümetin yapamadığını yapan mücadeleciler. Cemal ise, anlatıcı olarak, bu ikilemi en gerçek haliyle yansıtır: “Hakikaten bir şey yapıyorlar mıydı? Yoksa sadece birkaç kişi toplanmış, gizli cemiyet oyunu mu oynuyorlardı?”

Zaman, geçip gittiğinde değer kazanır. Bu, romandaki en belirgin gerçektir. Tanpınar’ın kişisel görüşü de bu yöndedir. Geçmiş zaman, Cemal’i de hep bir ucundan yakalar. Mahallemize girer girmez, sanki hiçbir tarafından henüz kopmadığım geçmiş zaman beni yakaladı.7 Bu hal ise bir “vehim” olarak nitelenir. Fakat içimde artık deminki geriye dönmüş zaman vehmi yoktu.8 Cemal’ e geçmiş zamanı hatırlatan en önemli unsurların başında musikî gelir. Tanpınar’ın diğer romanlarında önemli bir yer tutar musikî. “Alaturka musikîyi sevmeğe ve hatta biraz anlamağa başlamıştım. Onda, Elâgöz Mehmetefendi Camii’nin tenha ikindi saatlerinde Sabiha ile beraber bir camın arkasından dinlediğimiz mukabelelerden başlayarak bütün çocukluğumu, benim için o kadar aziz olan bir yığın şeyi birden buluyordum.”9 Kendi tıynetinin bilincinde olan Cemal, her şeye geçmişten baktığının da farkındadır. “Çünkü ben bir mâzi aynasından, benim olmayan bir aynadan, benim olmayan bir yığın aynalardan hayata bakıyorum!”10 Cemal’i geçmişe bu denli sıkı bağlayan kişi Sabiha’dan başkası değildir. Bu durumda Cemal’in yaradılışının ne kadar payı varsa Sabiha’nın da bir o kadar payı vardır. “Ona her baktıkça kendimi, bütün hayatıma tasarruf eden bir mâzinin bağlarıyla bağlanmış görüyorum.”11 Bunların yanında mâzi, istenmeyendir de çoğu zaman. Nasır Paşa’nın evinde, Cemal’in de tanık olduğu geçmişi tasfiye ediş romanın çok önemli kısımlarındandır. Nasır Paşa, onun için tehlikeli olacak evrakları yakmak niyetindeyken geçmişi temsil eden her şeyi yakar. Ateşe atılan mektupların, fotoğrafların ardı arkası kesilmez. Ateşin yok ediciliği her ikisinde de hastalıklı bir his uyandırır. Geçmişin yanıp yok olması ikisinin de sevinmesine, memnun olmasına neden olur. Fakat ateşin aslında hiçbir şeyi yok etmediğini, bunun bir oyun olduğunu, asıl hayatın devam ettiğini anlaması uzun sürmez Cemal’in. “Halbuki her şey, hepsi duruyor. Bir ömür tasfiye edilmiyor.”12 

Sahnenin Dışındakiler, tamamlanmamış bir roman; kişiler arası ilişkiler ve karakterlerin maceraları da öyle. Roman boyunca açılan hikâyelerin çoğunu yarım bırakarak ani bir sonla biter Sahnenin Dışındakiler.”13 Bununla birlikte, çok katmanlı ve edebi açıdan çok zengin bir romandır. Romanın bütünlenememişliği, karakterlerin içinde bulunduğu koşulların bütünlükten uzak olmasından kaynaklanır. Derli toplu bir biçimde öyküsünü anlatamaz Cemal; onun öne çıkan en önemli özelliği arada kalmışlığıdır. Bu nedenle de gerçekçi bir karakterdir aslında. Romandaki model şahısların aksine, modern insan olmanın dezavantajını en somut şekilde gösterir okuyucuya Tanpınar. Cemal, hareket karşısındaki aydın kişiyi temsil eder. Kendi hareketsizliği ve sahnenin dışında kalmış olması Sabiha’nın eylem insanı oluşunu daha da vurgular. Her şeyin sonunda Cemal, sahnenin dışındayken ve hep orada kalacağının işaretlerini verirken; Sabiha’nın sahneye çıkan ilk Türk kadını oluşu da bu bağlamda dikkate değerdir.  


Dipnotlar


1 Ahmet Hamdi Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler, 13. bs. Dergâh Yayınları, İstanbul 2013, s.11. 
age, s.12. 
3age, s.12. 
age, s.117. 
age, s.125. 
age, s.183. 
age, s.221. 
age, s.222 
age, s.226. 
10 age, s.277. 
11 age, s.277. 
12 age, s.290. 
13 Nurdan Gürbilek, Kör Ayna, Kayıp Şark (Edebiyat ve Endişe), Metis Yayınları, İstanbul 2007, s.136. 


Kaynakça

1. Gürbilek, Nurdan. Kör Ayna, Kayıp Şark (Edebiyat ve Endişe), Metis Yayınları, İstanbul 2007. 
2. Tanpınar, Ahmet Hamdi. Sahnenin Dışındakiler, 13. bs, Dergâh Yayınları, İstanbul 2013. 
3. ____________________. XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, 3. bas, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2008. 
4. ___________________. Edebiyat Üzerine Makaleler, 8. bs, Dergâh Yayınları, İstanbul 2007. 
5. ___________________. Edebiyat Dersleri, Haz. Abdullah Uçman, Dergâh Yayınları, İstanbul 2013. 


Tanpınar hakkında yayımlanmış diğer yazılar için bakınız



YERALTI

YERALTINDAN NOTLAR HAKKINDA                        GİRİŞ             Romanın ortaya çıkışı Avrupa’nın Rönesans’la yaşadığı bü...